GEMLİK’TE BİR SESSİZ ÇIĞLIK, BİR GENCİN SESSİZ VEDASI VE BİZİM SORUMLULUĞUMUZ

Bu hafta Gemlik ilçesinden gelen bir haber yüreğimi paramparça etti.Derin bir hüzne boğdu.
Bir çocuk… Hayattan kopmaya kalkmış. Yaşı, cinsiyeti, hikayesinin detayları artık önemsiz. Önemli olan tek şey var: Bu çocuğun kendini yalnız hissetmesi ve içsel çığlığının duyulmaması.
Ben o haberi aldığımda düşündüm… Bu karar bir anda verilmez. Bir çocuk ipi boynuna değil, ümidi boynuna geçirir önce. Ve kimse tutmazsa, işte o zaman düşer. Bu sadece onun sınavı değil; hepimizin hesaba çekilmesi gereken bir aynadır.
Asıl Soru: Biz Nerede Yanıldık?
Çocuklar ölmek istemez. Onlar sadece duyulmak ister. Ve eğer sesi çıkmıyorsa, biz duymamışız demektir. Biz sevgimizi gösterdiğimizi sandık ama belki de yanlış biçimde gösterdik:
Susunca “inat” dedik, iç çekince “ergenlik”.
Kapıya vursa “saygısız”, odasına kapansa “küstah”.
Gözleri dolsa “abartı”, içi ağlasa “geçer” dedik.
Belki de geçmedi…
Aile sadece sofranın kurulduğu yer değildir; gönlün sığındığı liman olmalı. Bir çocuk hata yaptığında “Ben sana demiştim!” demek duvar örmektir; “Gel, anlat” demek köprü kurmaktır. Bir çocuk bir gece yatağa yalnız giriyorsa ve sabaha “Gitsem kim fark eder?” diye uyanıyorsa, orada en büyük eksik eksilen sevgidir.
Özgüven ve Destek
Özgüven, “Sen yaparsın” demek değildir sadece.
“Yapsan da yapamasan da, ben buradayım” demektir.
Başarıya değil, denemeye değer vermektir. Bugün bir çocuk pes ediyorsa, belki de hiç denemeyi öğrenememiştir.
Gemlik küçük bir ilçedir; ama küçük yerlerin en büyük sorunu şudur: Herkes birbirini tanır, kimse birbirini anlamaz. Bir çocuğun gözlerine baksak, belki çığlığını görürdük. Ama biz göz göze gelmeyi unuttuk. Telefon ekranlarına kilitlenirken, bir gencin gözlerindeki “Ben buradayım” çağrısını kaçırdık.
Bu Yazı Bir Suçlama Değil,
Bir Davet
Gel beraber diyelim:
✔ “Ben hep senin yanındayım.”
✔ “Hata yap, korkma. Yıkılmazsan değil, kalkarsan güçlüsün.”
✔ “Sen ölmek istemiyorsun, sadece acından kaçmak istiyorsun. Ben buradayım.”
O çocuk ölmek istemedi; sadece “Beni gören yok mu?” diye sordu. Biz göremedik belki… Ama artık görmeliyiz.
Farkındalık ve Olumlama
Ve şimdi biliyoruz ki hiçbir acı “sadece onun” değil; hiçbir yük “bir çocuğun omuzlarında” kalmamalı. Bir çocuk Gemlik’te “benim sesimi kimse duymuyor” diyorsa, orada sadece bir evde değil, bütün bir ilçede eksiklik var demektir.Bu nedenle birbirimize sarılmayı, birbirimizin kalbine yeniden dokunmayı öğrenmeliyiz. Biz yetişkinler; suskun çocukların diline tercüman, çekilmiş bakışlarının ardına umut olmayı hatırlamalıyız. Çünkü fark edilmemiş bir gözyaşı, ileride engellenemeyecek bir feryada dönüşebilir.
Artık hayatımıza şu sorularla yeniden bakmalıyız:
“Bugün kimin kalbine dokundum? Kimin varlığını hissettirdim? Hangi çocuğun gözlerine bakıp ‘Seni görüyorum’ dedim?” Belki bir selam, belki bir tebessüm, belki de sadece “Anlat istersen, seni dinliyorum” demek… Bazen koca bir hayatı değiştirmeye yeten şey işte bu kadar küçük, bu kadar insani olur.
Kimsenin acısını hafife almayacağım. Görmediğim suskunlukları göreceğim, duymadığım iç sesleri duyacağım. Yanımdan geçen her çocuğa, her gence bir insan olarak değil, bir dünya olarak bakacağım. Çünkü her çocuğun kalbinde başka bir evren gizlidir; yeter ki biz ona o evrenden çıkması için cesaret verelim.
Bugün birbirimize şunu hatırlatalım:
“Sen değerlisin. Sesin önemli. Yaşaman gereken günler, henüz doğmamış umutlarla dolu. Biz buradayız ve birlikteyiz.”
Hiçbir çocuk yalnız kalmayacak. Hiçbir yürek duyulmadan çırpınmayacak. Biz birbirimize emanetiz. Bu hayat, hepimizin omuz omuza taşıdığı büyük bir sorumluluktur.
Çünkü bazen bir insanın hayata yeniden tutunması için dev sözlere değil, sadece şefkatli bir bakışa, güvenli bir “buradayım” deyişine ihtiyacı vardır.
“Biz varız, seni görüyoruz, seni duyuyoruz. Ve sen bizim için çok kıymetlisin.”