Olgun İnsan ve Yozlaşan Toplum
“Kendini bilen insan, dünyayı bilir” derler. Gerçekten de olgun ve kendini yetiştirmiş bir insanla iletişim kurmak su gibi akar, ruhu dinlendirir. Ancak günümüzde maalesef “yedisinde ne ise yetmişinde de odur” sözünün doğrulandığı yozlaşmış kişilikler ve kültürel eksiklikler toplumun temel sorunlarından biri haline gelmiş durumda.
Bu yozlaşma, yalnızca eğitimle ölçülemez. “İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir” anlayışıyla yetişen bir kişi okuma-yazma bilmeden de saygı ve erdemle topluma katkı sunabilir. Ancak ahlaki değerlerden uzak, “işi bilmeyen karga darı tarlasını talan eder” misali hareket eden bireyler, toplumu çıkmaza sürükler.
Kültürel yozlaşma, yalnızca bireysel bir sorun değildir; bu, bir toplumun aynasıdır. “Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözü, çevrenin insan üzerindeki etkisini güzelce anlatır. Eğer bir toplumda yozlaşma yaygınlaşırsa, bireylerin bundan etkilenmesi kaçınılmazdır. Ancak unutmamak gerekir ki, “bir elin nesi var, iki elin sesi var.” Birlikte çalışarak, doğru rol modellerle bu gidişatı değiştirmek mümkündür.
Bu nedenle, “insan beşikte öğrenir” anlayışıyla bireylerin küçük yaşlardan itibaren ahlaki değerlerle donatılması şarttır. Toplumun geleceği, olgun ve erdemli bireylerin çoğalmasıyla aydınlanacaktır. “Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz” misali yozlaşmaya izin vermemek, hepimizin görevi olmalı.