“Gemlik ve Çevresindeki Köylerin Kayıp Hikâyesi: Bursa’da Yunan İşgalinin Trajedisi”
Gemlik 6 Temmuz 1920, Bursa, 8 Temmuz 1920’de Yunan işgaliyle tarihin en karanlık dönemlerinden birine adım atmıştır. Bu işgal, sadece şehri fiziksel olarak tahrip etmekle kalmamış, aynı zamanda halkını büyük bir insani felakete sürüklemiştir.
2 yıl 2 ay süren bu işgalin ardından, Bursa’nın sokakları, köyleri ve kasabaları, bir halkın yok oluşuna tanıklık eden korkunç bir dramı gözler önüne sermiştir.
Ancak, bu felaketin en derin izlerini özellikle Gemlik ve çevresindeki köyler taşımaktadır. Gemlik, bölgedeki trajedinin simgesi haline gelirken, çevresindeki köyler de bu korkunç işgalin acımasız yüzünü en yakından görmüştür.
Gemlik, bölgedeki direnişin ve acıların merkezi olarak öne çıkmaktadır.
Şehir, sadece coğrafi bir merkez değil, aynı zamanda Yunan işgalinin ve yerel halkın çektiği vahşetlerin simgesi haline gelmiştir. Her bir köy, her bir kasaba, kaybolan hayatlar ve yıkılan umutlar, derin izler bırakmıştır.
İnsanlar, topraklarından sürülüp, evlerinden çıkarılarak, bir halkın nasıl yok olduğuna şahit olmuştur. Bu acıların sadece fiziksel değil, ruhsal bir yıkım da yarattığı, geriye bırakılan travmalarla daha da belirginleşmiştir.
Yunan askeri birliklerinin yanı sıra, bölgedeki Rum ve Ermeni çetelerinin gerçekleştirdiği vahşet, katliamlar, yağmalar, köylerin yakılması, kadınların tecavüze uğraması, masum insanların acımasızca öldürülmesi, bir halkın sadece varlığını değil, insanlık onurunu da yerle bir etmiştir. Bu zulüm, özellikle Gemlik ve çevresindeki köylerde, her geçen gün biraz daha artmış, bölge halkının yaşamını cehenneme çevirmiştir. Yaşananlar, tarihin kara sayfalarında derin izler bırakırken, sadece o dönemin değil, sonraki kuşakların da kalbinde silinmeyen acılar yaratmıştır.
Gemlik’te ve çevresindeki köylerde, 1921’de yaşananlar, bu dehşetin boyutlarını gözler önüne seriyor. 12 Mayıs’ta Gemlik’e gelen ilk heyet, bölgedeki incelemelere 21 Mayıs’a kadar devam etmiş ve köy halkının tahliyesi için önlemler almıştır. Ancak 15 Mayıs 1921 sabahı, Gemlik’e bağlı Narlı, Kapaklı ve Karacaali köylerinin hala yanmakta olduğu görülmüş, bu köylerde yaşayan halk, Yunan askerleri ve çetelerinin korkunç zulmüne uğramış, birçok insan katledilmiş, kadınlar tecavüze uğramıştır. Karacaali köyünde, köylüler Yunan çeteleri tarafından fidye talepleriyle tehdit edilmiş, birçoğu öldürülmüş, hayatta kalanlar ise ormanlara kaçmak zorunda kalmıştır. O sabah, sadece köylerin değil, insanlık onurunun da yakıldığı bir gündür.
Gemlik, o dönemde sadece bir şehir olmanın ötesine geçerek, tüm bu acıların ve kayıpların odak noktası haline gelmiştir. Komisyon üyeleri, geceyi sahilde geçirerek başka bir saldırıyı engellemeyi başarmışlardır, ancak ertesi gün, köy halkı, tek bir umut ışığı olarak, Gemlik’e gitmek ve İstanbul’a sığınmak için yalvarmıştır. 15 Mayıs’ta ardı ardına yakılan köylerde yaşananlar, bir halkın varlık mücadelesi adına verdiği savaşı simgelemekle kalmamış, aynı zamanda insanlık adına bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönüm noktasının yaşandığı yerlerden biri de Gemlik’tir. O gün, bir halkın varlığı için verdiği mücadelenin simgesi olmuş, Gemlik’te yaşananlar, bu trajediye tanıklık eden her birey için unutulmaz izler bırakmıştır.
Gemlik ve çevresindeki köylerde yaşananlar, sadece o dönemin trajedisini değil, aynı zamanda bir halkın yok oluşuna tanıklık eden karanlık bir tabloyu ortaya koymaktadır. O dönemde kaybedilen sadece canlar değil, bir halkın kültürü, geçmişi, kimliği, ruhu da yok olmuştur. Geride kalanlar, geçmişin acılarını hafızalarına kazıyarak yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Ancak zaman, bu acıları ne kadar iyileştirebilir? Gemlik’te ve çevresindeki köylerde yaşananlar, yıllar geçtikçe silinmeyen derin yaralar olarak kalmıştır. Bugün, o köylerde yaşayanların hatırladığı tek şey, kaybettikleri bir halkın, bir yaşamın, bir geçmişin acısıdır.
Bu trajediyi yalnızca hatırlamak yetmez, aynı zamanda geçmişin acılarına rağmen, bugün insanlık onurunu, barışı ve huzuru savunmamız gerektiğini de hatırlatmaktadır. Geçmişin karanlık taraflarını anlamalı, her türlü zulme karşı durmalı, insan onurunu her şeyin önünde tutmalıyız. Gemlik’te yaşananlar, bir halkın yok oluşunun derin izlerini taşıyan ve yalnızca bir yerin değil, tüm insanlığın ortak hafızasında yer edinen bir hatırlatmadır. Çünkü her kayıp, her acı, sadece o dönemde değil, bugün de hepimizi derinden etkileyen izler bırakmıştır. Geçmişin acılarından ders alarak, her türlü zulme karşı durmak, insan onurunu her şeyin önünde tutmak zorundayız.
Gemlik’te yaşananlar, sadece bir halkın yok oluşunun öyküsü değil, insanlığın, toplumsal barışın ve insan haklarının ne kadar kırılgan olduğunu gösteren bir hatırlatmadır. Bugün geçmişi hatırlayarak, insanlığa verilen değeri korumak, barış ve huzuru savunmak en büyük sorumluluğumuz olmalıdır. Geçmişin derin acılarına rağmen, insanların birlikte barış içinde yaşama arzusunu da canlı tutmalıyız. Gemlik’teki kayıplar, sadece o bölgedeki değil, tüm dünyadaki insanlık için bir ders olmalıdır.
Gemlik ve çevresindeki köyler, o dönemin acılarını ve kayıplarını taşıyan, halkın varlık mücadelesini simgeleyen, insanlık onurunun yerle bir edildiği yerlerdir. Bu kayıpları hatırlamak, sadece o dönemi değil, bugünü ve geleceği de derinden etkilemektedir. Gemlik’teki ve çevresindeki köylerde yaşanan acılar, insanlık tarihinin unutulmaması gereken karanlık yüzünü gözler önüne sererken, barış ve insan hakları mücadelesi için bizlere büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Bu acıların bir daha yaşanmaması için, geçmişin karanlık izlerini silmemeli, yüzleşmeli ve her bireye, her halka saygı göstererek, insanlık onurunu savunmalıyız.