Kadınların Gücü: Toplumun Altın Değeri
Yeri geldiğinde bir omuza ihtiyaç duyabilen, güçlü olan, özgüvenli ve yine yeri geldiğinde romantik olabilen deli dolu kadın ruhlarımıza sahip çıkamamak, onları dışlamak, narsist olarak görmek ve hatta şiddetin her türlüsünü onlara yaşatmak çok acı ve akıl almaz bir durumdur.
Kadınlar, toplumun dinamik yapısının önemli bir parçasını oluştururlar. Hem iş yaşamında hem de sosyal alanlarda gösterdikleri başarılarla birçok insana ilham verirler. Ancak, güçlü bir imaja sahip olsalar bile, duygusal ihtiyaçları, hassasiyetleri ve zayıf anları da vardır. Onlar, sadece dışarıdan bakıldığında güçlü görünen bireyler değil; aynı zamanda derin bir iç dünyaya sahip, sevgi ve destek arayan insanlardır.
Bu nedenle, onları dışlamak ya da duygusal zayıflıklarını bir zayıflık olarak değerlendirmek, hem toplumsal hem de bireysel açıdan son derece zararlıdır. Kadınların yalnızca güçlü yönleriyle değil, aynı zamanda duygusal yanlarıyla da kabul edilmeleri gerekmektedir. Empati kurmak, onların hissettiklerini anlamak ve destek sunmak, bu toplumda bir değişim yaratabilir.
Ne yazık ki, birçok kadın hala şiddetin çeşitli biçimlerine maruz kalıyor. Fiziksel, duygusal ya da psikolojik şiddet, bu güçlü ruhların kırılmasına, kendilerine olan inançlarının sarsılmasına neden oluyor. Bu tür bir davranış, onların potansiyellerini kısıtlayarak, hayata olan bakış açılarını karartıyor. Oysa her kadın, güçlü olduğu kadar kırılgan olma hakkına sahiptir. Onların bu iki yanını da kabullenmek ve onlara gereken desteği sağlamak, toplumun gelişimi açısından hayati önem taşır.
Sonuç olarak, kadınların güçlü ve özgüvenli yanlarını kutlarken, aynı zamanda duygusal ihtiyaçlarını da göz ardı etmemek, onlara duyulan saygıyı artıracak ve toplumsal bir dönüşümü destekleyecektir. Unutulmamalıdır ki, her kadın, kendini sevgi ve destekle sarılmayı, bir omuz bulmayı hak eder. Bu tür bir anlayış, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde daha sağlıklı bir gelecek inşa edebilir.
Bir kadına ne verirsen aynı güzellikte karşılık alırsın tıpkı bir ağaç gibi… Ağacı kesme, sana gölge versin, meyve versin, umut versin… Kadına umut ver, sana bir hayat versin, gıda malzemesi ver sana lezzet versin… Kısacası kadınlar var olmadan toplum var olamaz. Toplum ise bilgelik olmadan hayat bulamaz.
Bu gökyüzü hepimizin sokaklar, caddeler, hayvanlar, ağaçlar, mevsimler… Ayrıca hiçbir mevsimin cinsiyet ayrımı da yoktur. Kadınlarımız illaki birilerini mutlu etmek için yaratılmadı. Gökyüzüne, bir kuşa ve bir yuvaya onların da ihtiyacı var.
Sevgiye özellikle ihtiyaç duyarlar. Baba baskısı görüp ve babasından sevgi göremediyse bu durum daha hassas bir hale dönüşebiliyor. Tarih boyunca birçok kadın, fiziksel güçsüzlükleri yüzünden korunmak bir yana, köleleştirilmiştir Ancak günümüzde gitgide artan cinayetler hiç alışık olduğumuz bir durum değildir. Alışılması söz konusu dahi olamaz. Kadınlar, toplumun varlığı için vazgeçilmez bir unsurdur. . Onlara umut vermek, yaşamın tadını artırmak demektir.
Toplumun kanayan yarası cezasızlık algısı beraberinde ciddi bir güvensizlik ve korku kavramlarını getiriyor. Toplumda kadınlarımızın en az yüzde otuzu korkularından ötürü şikayetçi olamıyor. Bu durumda verileri tam olarak yansıtmıyor ve net olarak bilinmesi mümkün olmuyor. Bunların yanı sıra madde bağımlılığının artması kadına şiddeti maalesef daha fazlalaştırıyor. Bu tarz psikolojik, sosyolojik, zihinsel durumlar ve madde bağımlılığı kadına şiddeti açıklayamaz. Hiçbir neden şiddetin haklı sebebi olamaz meşrulaştırılamaz. Cezasızlık algısı bir sonraki kadının acaba sıra bende mi kuşkusu ve güvensizliğini beraberinde getiriyor.
Bu belirsizlik, toplumsal bir korku yaratırken, aynı zamanda kadınların günlük yaşamlarını da etkiliyor. Kadınlar, sokakta yürürken, işe giderken veya sosyal ortamlarda bulunurken sürekli bir kaygı içinde yaşıyorlar. Bu durum, özgürlüklerini kısıtladığı gibi, hayat kalitelerini de düşürüyor.
Cezasızlık, sadece bireyler için değil, toplumun bütün kesimleri için bir tehdit oluşturuyor. Şiddet faillerinin cezasız kalması, bir döngü yaratıyor; her defasında daha fazla kadının hedef olmasına neden oluyor. Bu nedenle, toplumun bu sorunu ciddiye alması, eğitimden hukuksal düzenlemelere kadar birçok alanda değişim ve dönüşüm gerçekleştirmesi gerekiyor.
Kadına yönelik şiddeti önlemek, sadece kadınların değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur. Kadınların güvenli bir ortamda yaşamaları sağlanmadıkça, toplumun huzuru ve adaleti de sağlanamaz. Bu konuda yapılacak her adım, yalnızca bireyleri değil, toplumun tüm kesimlerini etkileyen önemli bir değişim sürecine katkıda bulunacaktır. Cezasızlık algısının kırılması, adaletin tesis edilmesi ve kadınların haklarının savunulması, gelecekte daha güvenli bir toplum yaratmak için elzemdir.
Bugün kıymetini bilmediğimiz kadınlarımızı bir altın gibi düşünelim; zaman geçtikçe değeri artan, ancak ülkemizde meyve veren ağaçların her zaman taşlandığı ve değersizleştirildiği bir gerçek. Bu durumun yanı sıra, kadınlar evlere hapsediliyor ya da daha da kötü, toprağa gömülüyor. Bu kabul edilemez uygulamalar, toplumsal ilerlemenin önünde büyük bir engel oluşturuyor. Kadınların sesinin kısılmasına, potansiyellerinin yok edilmesine ve haklarının ihlal edilmesine artık dur demek gerekiyor. Ancak bu çağrıyı yapmak, çoğu zaman umutsuz bir eylem gibi görünse de, ben içimdeki umutsuzluk içinde bir umut taşıyorum.
Kadınların toplumda üstlendiği roller, sadece bireyler olarak değil, bütün bir toplumun sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde varlığını sürdürmesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Kadınlarımız, toplumun dinamiklerini şekillendiren, geleceği inşa eden ve her alanda varlık gösteren altın değerindedir. Bu nedenle, onları desteklemek, güçlendirmek ve hak ettikleri değeri vermek, hepimizin sorumluluğudur.
Sözlerimizi, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anlamlı bir sözüyle sonlandırmak istiyoruz: “Dünya üzerinde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”
Bu söz, kadınların toplumsal gelişim ve ilerlemedeki vazgeçilmez katkılarını bir kez daha hatırlatıyor. Kadınlarımızı değerli kılmak ve onların eserlerini görmezden gelmemek, daha aydınlık bir gelecek inşa etmenin ilk adımıdır.
Gizem Yumru Çağdaş Subaşı