GEMLİK’TE GÜLÜMSEYEN YORGUN İNSANLAR VAR…
Geçtiğimiz hafta çok fazla yorgun gönüller ile yollarım kesişti..Bu haftaki yazımızada ilham oldu efendim…
Gemlik sabahları artık sessiz bir koşu bandı gibi…
Herkes hareket hâlinde ama kimse nereye gittiğini tam bilmiyor.
Denizin dinginliği ile insanların içindeki karmaşa arasındaki ince çizgi, ilçeyi farklı bir sessizlikle sarıyor.
Kimi işe yetişiyor, kimi hayaline; ama çoğunun yüzünde aynı ifade var:
“Ben iyiyim” derken bile göz altlarında biriken yorgunluk.
Kahveler içiliyor, selamlar veriliyor, ama her tebessümün arkasında bir “biraz daha dayan” cümlesi gizli.
Yorgunluk, bu ilçede zarif bir aksesuara dönüşmüş; kimse çöküp düşmek istemiyor, herkes sadece biraz daha güçlü görünmek istiyor.
Ama işin aslı, direnişin bu kadar görünür olması yetmiyor; insanın ruhu da beslenmeli, kalbi de nefes almalı.
Gemlik’in sokaklarında dolaşırken bunu fark ediyorsun;
Balıkçının ellerinde, öğretmenin gözlerinde, annenin sessiz duasında…
Herkes bir şekilde direnmeyi öğrenmiş ama kimse tam anlamıyla yaşamayı hatırlamıyor.
Oysa yaşamak, sadece hayatta kalmak değil; kalbinde hâlâ bir şeylerin yeşerebildiğini, umut edebileceğini hissetmek demek.
Belki de yeniden sadeleşmeliyiz.
Bir deniz kenarında çay içip, hiçbir şeyi çözmeden sadece hissetmeliyiz.
Birbirimizin gözünün içine bakmayı hatırlamalıyız, filtrelenmemiş, rol yapmadan.
Gülümsemek, artık sadece görünüşte bir jest değil; ruhun kendi kendine verdiği bir armağan olmalı.
Ve Gemlik bize öğretiyor ki, insanın içindeki yorgunluğu görebilmesi kadar, onu yeniden canlandıracak küçük mucizeleri fark edebilmesi de önemli.
Bir çocuğun kahkahasında, bir komşunun merhaba’sında, bir arkadaşın sessiz desteğinde…
Umut, en beklenmedik anda gelir ve insanı yeniden ayağa kaldırır.
Bugün Gemlik’te yorgun insanlar var, evet.
Ama aynı ilçede, küçük bir umut ışığı da her köşede saklı.
Kimi sabah sahilde denize bakarken fark ediyor, kimi akşam eve dönerken yıldızlara bakarak.
Önemli olan, fark etmek; görmek; küçük bir tebessümü hakiki bir mucizeye dönüştürmek.
Ve işte Gemlik’in güzelliği burada başlıyor:
İlçe, insanlarının içsel uyanışını bekliyor.
Yorgunluğun ortasında gülümseyebilmek, aslında yaşamın en büyük zaferi.
Bir insan başkalarının gözündeki umut ışığını gördüğünde, kendi ışığını da yeniden yakabilir.
O yüzden gülümse, Gemlik…
Yoruldun, evet, ama hâlâ güzelsin.
Ve gülümsemek, tükenmişliğin değil; direnişin en zarif hâlidir.
Umut, içten bir tebessümle başlar ve tüm ilçeyi sarar.
Bir bakarsın ki, yorgun insanlar değil, güçlenen ruhlar çoğalmış… ve Gemlik, yeniden nefes almış.