Marmara’nın Çığlığına Kulak Verelim(Müsilaj)
Değerli okurlarım, geçtiğimiz günlerde programıma konuk olan değerli bilim insanı Prof. Dr. Mustafa Sarı ile müsilaj sorununu enine boyuna konuştuk. Hocamızın sözleri, Marmara Denizi’nin içinde bulunduğu vahim durumu gözler önüne serdi.
Prof. Dr. Sarı:
“Müsilaj, bir sonuçtur. Denize ve doğaya karşı yanlış politikaların, duyarsızlığın, ihmalin doğal bir sonucu… Şartlar değişmeden, nedenler ortadan kalkmadan sonuçların değişmesini beklemek mümkün mü? 2021 yılında müsilaj yüzeye çıktığında büyük bir telaşla Marmara Denizi Eylem Planı hazırlandı. Merkezi yönetim, yerel yönetimler, çevre aktivistleri, bilim insanları bir araya geldi. Plan kağıt üzerinde mükemmeldi. Ancak uygulamada ne değişti?
Marmara Denizi’nin atık yükünü azaltabildik mi? Üzgünüm, hayır! 23 Ekim 2024’te müsilaj yeniden ortaya çıktı. Önce Erdek Körfezi’nde, sonra Marmara Adaları çevresinde, 13 Kasım’da Prens Adaları’nda, 20 Kasım’da Gemlik Körfezi’nde ve 5 Aralık’ta İzmit Körfezi’ne ulaştı. Bugün Marmara Denizi’nin 11.350 kilometrekarelik alanında, ilk 30 metrede örümcek ağı gibi yayılmış durumda.
Bilim insanları uyarıyor: Eğer önlem alınmazsa, 2021’de yaşadığımız felaketin bir benzeri hatta daha büyüğü 2025 ilkbahar ve yaz aylarında kapımızı çalacak. Çünkü doğayla pazarlık olmaz! Veriler, müsilajın yüzeye çıkma ihtimalinin çok yüksek olduğunu gösteriyor.
Peki biz ne yapıyoruz? Kayıkçı kavgasına tutuşuyoruz! “Sen mi kirlettin, ben mi kirlettim?” tartışmalarıyla vakit kaybediyoruz. Partiler, makamlar, siyasi pozisyonlar, istatistikler… Bütün bunlar bir yana, deniz bir yana! O bize ne diyor? “Ben sizinle artık yaşayamıyorum!”
Marmara Denizi Eylem Planı’nda belirlenen hedeflerden en önemlisi, evsel atıkların %100’ünün ileri biyolojik arıtmadan geçirilmesiydi. 2021’de oran %51’di. Peki 2024’te kaç oldu dersiniz? %51,7! Yani üç yılda sadece %0,7 ilerleme sağlanmış. Bu tablo, neden bugün müsilajın tekrar hortladığını açıkça anlatıyor.
Kağıt üstünde harika projeler yapıyoruz, yasal düzenlemeler hazırlıyoruz, koordinasyon kurulları oluşturuyoruz. Peki sonuç? Marmara Denizi’nin atık yükünü azaltabildik mi? Hayır! Başarı oranı %1 bile değil.
Deniz, kirlilikle boğuşuyor, biz ise hâlâ suçlu arıyoruz. Oysa hepimiz sorumluyuz! Şimdi yapılması gereken, kişisel ve kurumsal çıkarları bir kenara bırakıp, Marmara’yı kurtarmak için el ele vermek. Merkezi yönetim, yerel yönetimler, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve Marmara’nın çevresinde yaşayan milyonlar olarak üzerimize düşeni yapmalıyız.
Bir tane Marmara Denizi var ve onu kaybedersek geri getiremeyiz!”