Bir Peron Gibi Geçti Ömrümüz…

1994’tü…
Orhangazi’ye ilk adımımı attığımda, elimde ne büyük hayaller vardı ne de garanti bir gelecek.
Sadece bir umut, bir gayret, bir de alın teri…
Hayata tutunmanın türlü yollarını denedikten sonra, nasibimiz otobüslerin kalktığı o peronlardan açıldı bize.
O günden bugüne tam 31 yıl…
Binlerce bilet kesildi, binlerce veda, binlerce kavuşma yaşandı.
Ve biz sadece yolculuklara aracılık etmedik, bir ömrün tanığı olduk aslında…
İlk zamanlar bizi kabullenmeyenler oldu.
Ama sabırla, dürüstlükle, inatla yürüdük.
Otogarın kalbinde bir yer edindik.
Her sabah umutla yola çıkanlara, her akşam hasretle dönenlere bir selam verdik.
Yeri geldi, bir gencin üniversite yolculuğuna eşlik ettik.
Yeri geldi, cebinde beş kuruş olmayanın biletini biz aldık.
Evsizleri ağırladık, garibanlara sofra açtık.
Aş olduk, yol olduk, yoldaş olduk.
Ve şimdi…
Tıpkı yaşlanan bedenler gibi, otogarımız da miadını doldurdu.
Yıkılıyor.
Ama her bir tuğlasında bir hatıra, her bir köşesinde bir veda gizli…
Peronlar…
Bilir misiniz, aslında hayatın küçük aynalarıdır.
Bir otobüs gelir, durur, alır ya da bırakır…
Ama giderken geride sadece yolcusunu değil, duyguları da bırakır.
Bir annenin gözyaşını, bir çocuğun el sallayışını, bir sevgilinin iç geçirişini…
Kimi zaman bir gençliğin uğurlandığı yerdir peron.
Kimi zaman sessizce kaybedilen bir sağlığın…
Ya da ömrün, geçmişe dönüp el salladığı son bakıştır.
Şimdi o peronlar boş.
Ama anılar hala orada duruyor.
Bizler de çekiliyoruz sessizce, yerimizi hatıralara bırakıyoruz.
Helallik isteyen bir yürekle veda ediyoruz.
Bize düşeni yaptıysak ne mutlu.
Kırdıysak, affola.
Ama bilin ki,
Bu terminal sadece binalardan ibaret değildi.
Burası bir şehrin kalbiydi, nabzıydı.
Yıkılan beton değil, kapanan bir çağdır aslında…
Umarız yerine yapılanlar halkın umudu olur, birilerinin rantı değil.
Çünkü bu şehir her şeyin en iyisini hak ediyor.
Ve biz hala buradayız.
Kalbimizde Orhangazi…
Bir yolculuk bitse de, sevgi hep baki…