Dolar 41,1674
Euro 48,0469
Altın 4.682,98
BİST 10.688,17
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bursa 31°C
Az Bulutlu
Bursa
31°C
Az Bulutlu
Sal 32°C
Çar 33°C
Per 34°C
Cum 31°C

Antik Yunan Tragedyalarını Okuma Notlarına Farklı Bakış…

Antik Yunan Tragedyalarını Okuma Notlarına Farklı Bakış…
3 Eylül 2025 10:44
A+
A-

Yazan: Ramis Dara

Yazarın Kaleminden Antik Çağ’a Yolculuk

Edebiyat çevrelerinde adı uzun yıllardır saygıyla anılan Ramis Dara, “Antik Yunan Tragedyalarını Okuma Notları” adlı yeni çalışmasıyla, klasik tragedya mirasını günümüz okuruyla buluşturuyor. Dara, hem akademik birikimi hem de edebi duyarlılığıyla, Antik Yunan’ın dramatik yapıtlarını sadece çözümlemiyor; aynı zamanda modern okuyucunun zihinsel haritasında yer açacak biçimde yeniden anlamlandırıyor.

Kültürel Hafızanın İzinde

Ramis Dara’nın edebiyat yolculuğu 1970’li yıllara uzanıyor. 1953 yılında Manisa-Salihli’nin Kurttutan köyünde doğan yazar, 1976 yılında Ankara Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu. 1980’li yıllarda radyo metin yazarlığı yapan Dara, 1986’dan bu yana Bursa’da yaşıyor ve şehirdeki kültürel faaliyetlerin nabzını tutuyor. Şiir ağırlıklı Akatalpa edebiyat dergisinin kurucusu ve yayıncısı olarak da bilinen Dara, düşünsel üretimini hem dijital hem de yazılı mecralarda sürdürüyor.

Tragedyanın Derinliği: Dara’nın Okuma Biçimi

Yunan tragedyalarının temelini oluşturan kadim çatışmalar, kaderin kaçınılmazlığı, tanrılarla insanlar arasındaki gerilim gibi temaları büyük bir titizlikle inceleyen Dara, okuruna bu metinlerin sadece mitolojik değil, aynı zamanda felsefi ve sosyolojik birer yapı olduğunu gösteriyor.

Euripides, Sofokles, Aiskhylos gibi tragedya ustalarının eserlerini detaylı bir çözümlemeyle ele alan Dara, onların günümüzde bile neden anlamlı olduğunu sorguluyor. “Bu metinler neden hâlâ canlı? Neden insanlık trajedisini anlamak için binlerce yıl öncesine bakıyoruz?” sorularına yanıt ararken, okurunu da bu sorgulamaya dâhil ediyor.

Bursa Kültür Yaşamına Katkı

Ramis Dara, sadece bir yazar değil, aynı zamanda Bursa’nın kültürel belleğine katkı sunan önemli bir entelektüel. Tahtakale Buluşmaları, Bursa Defteri ve Akatalpa gibi platformlarda yıllardır yer alan Dara, şehirdeki kültür üretiminin sürdürülebilirliği açısından da önemli bir figür. Onun “okuma notları”, yalnızca bir metin değil, aynı zamanda bir düşünce pratiği.

Sonuç: Modern Zamanlara Antik Bir Ayna

“Antik Yunan Tragedyalarını Okuma Notları”, yalnızca bir edebi inceleme değil, aynı zamanda zamanlar üstü bir insanlık dramına tutulmuş aynadır. Ramis Dara’nın titiz ve derinlikli yaklaşımı, bu aynayı bugüne çevirerek bize insan olmanın, hata yapmanın ve yüzleşmenin evrensel doğasını yeniden hatırlatıyor.

Dara’nın sesi, sadece Antik Yunan’dan değil; aynı zamanda Bursa’nın sokaklarından, Anadolu’nun dağ köylerinden, geçmişten ve bugünden yankılanıyor.

Not: Akatalpa dergisi 2000’den bu yana yayın hayatını dijital olarak sürdürüyor. Ramis Dara’nın yazılarına bu platformdan ulaşmak mümkün.

Ramis Dara Bey’in ismini iki binli yılların başında duydum. Bursa Defteri yazı kurulundaydı. Şiir ağırlıklı Akatalpa edebiyat dergisini çıkarıyordu. Nilüfer Yerel Günden 21’de rahmetli Melih Elal’ın önderliğinde bir okuma grubu kurulmuştu. Dergiden onun vasıtasıyla haberim oldu. Uzun yıllar dergiyi Asa Kitabevi’nden temin ettim. 2000 yılının ocak ayında yayınlanmaya başlayan Akatalpa şimdi dijital olarak yayınını sürdürüyor.

Ramis Dara’yla ne zaman tanıştık derseniz geçen yıl şubat ayında Tahtakale buluşmalarında tanıştık. Bursa’daki az sayıdaki entelektüellerden birisi.

Kısaca yaptığı çalışmalara değinelim:

Ramis Dara 1953’te Manisa-Salihli’ye bağlı bir dağ köyü olan Kurttutan’da doğdu. 1976 yılında Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi.

1979 yılında ilk yazısı “Oyun” Dünya gazetesinde çıktı. 1981-85 arasında Film-Radyo-TV ile Eğitim Merkezi’nde radyo metni yazarlığı yapan Dara, 1986’dan bu yana Bursa’da yaşıyor.

Uludağ Üniversitesi Eğitim Fakültesinde öğretim görevlisiyken 2002 yazında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. Edebiyat çalışmalarının yanında, Bursa kent kültürüne yönelik çalışmalarda bulundu. Aylık edebiyat dergisi “Yeni Biçem”in 17. Sayısından sonra ve bir ara, üç aylık kent kültürü dergisi “Bursa Defteri”nin yayın yönetmenliklerini yaptı.

1993-99 yılları arasında 72 sayısı yayımlanan bu dergi Bir Yeni Biçem ve Son Yeni Biçem adlarıyla yayımını sürdürdü. Halen şiir ve şiir eleştirisi dergisi “Akatalpa”nın yayın yönetmenliğini yapmaktadır. Bu dergiler çevresinde yetişen edebiyatçı arkadaşlarıyla birlikte, “Bursa Edebiyat Günleri”ni hayata geçirdi, bunlardan ilk beşinin sorumluluğunu üstlendi.

Çağdaş Eleştiri, Türk Dili, Broy, Varlık, Adam Sanat gibi dergilerde Türk şiiri üzerine eleştirel denemeler, polemikler ve günlükler kaleme alır. 1985’te yayımlanan İç Sızılar, Şiir Çünkü Şiir (1988), Kırık Amfora (1999) adlı çalışmalarında şair ve şiire yönelik eleştiriler bulunur. Nedim, Ahmet Hamdi Tanpınar, Asaf Halet Çelebi, Oktay Rifat, Sabahattin Kudret Aksal, Edip Cansever, Cemal Süreya, Hilmi Yavuz vb. şairlerin ürünlerinden yola çıkarak şiir, günlük yaşam, ölüm, sanatta estetik kaygılar gibi konular üzerine eleştirel düşüncelerini dile getirir. Edebiyatçı Aydın Değildir (1998) başlıklı çalışmasında deneme yazılarını toplayan Dara, bir de Keşişin Gümüşleri (2004) adlı günlük yayımladı.

Bursa ile ilgili inceleme yazılarını Bursa Üçlemesi genel başlığı altında Saklı Zamanlar, Düş Kazıları-Bursa Yazıları ve Bursa’nın Ufak Tefek Taşları adlı üç kitapta topladı. (Yalçın, 2001: 326). 24 Ocak 2002’de Osmangazi Belediyesi tarafından şair Ahmet Hamdi Tanpınar anısına düzenlenen Bursa konulu deneme yarışmasında ikinci oldu.

Dara, Albert Camus’nün Düğün, Yaz ve Mutlu Ölüm (2013) adlı eserleri ile Yolculuk Günlükleri’ni Türkçeye çevirdi. “Kaplumbağalar” adlı çalışması ile 1985 De Yayı­nevi Masal Yarışması üçüncülük ödülünü; 1981Yarın Dergisi Eleştiri Ödülü (Toplum Kitabevi Özel Ödülü)’ne layık görülür. 2000 yılında yayımladığı Yazılı Anlatıma Giriş (2000) adlı ders kitabı; dil ve anlatım ile ilgili konuları, kampüs, şehir ve çevre gözlemlerinden oluşan yazıları, 1950’den günümüze romancılar ve öykücüler hakkında kısa bilgileri içerir. 2006’da Vefalı Dostlarım Şifalı Otlarım (Edebiyat- Sanat Tadıyla A’dan Z’ye Şifalı Bitkiler) kitabı 2002-2005 yılları arasında şifalı bitkiler üzerine araştırma yapılan, kapsamlı bir bitki sözlüğü niteliğindedir. Tek tek fotoğraflanan bitkilerin bulundukları coğrafyalar, hangi bitki ailesine ait oldukları ve faydaları üzerine geniş bilgiler verilmektedir. Dara, bu çalışmalarının yanı sıra Akatalpa dergisinde şiirlerini, deneme ve eleştiri yazılarını yayımlamaktadır. Ramis Dara’nın 26 çalışması yayınlanmıştır. Beşi Çocuk kitabı olmak üzere 11 çeviri kitabı basılmıştır.                                                              *

Dara. Çalışmasında farklı çevirileri de incelemiş

Bazı çeviri yanlışlarını dile getirmiş. Deneyimli çevirmenlerimizin adak ile sunuyu karıştırması kültürel kopuşun bir göstergesi olmalı. Anadolu’da Edremid yakınlarında Tebai adında bir kentin olduğunu. Mezarlara mersin dallarının konulduğunu öğrenmek bana ilginç geldi.

Antik Çağ’da tragedyalar yarışması yapılır ve ilk üçe armağan verilirmiş. Kim bilir kaç yazarın muhteşem eseri günümüze ulaşmadı. Tragedyalar da önce sadece koro varken daha sonra oyuncular da dahil edilmiş.

İlginç olan öldürme ve intiharların sahne gerisinde olması, cesedin tekerlekli bir sedye ile getirilmesiydi. Olayların en kızışık anında tanrı ve tanrıçaların bir vinç sistemiyle sahneye indirilmeleri. Eserlerde mesajı koro veya korobaşı iletir, gerekli uyarıyı yapar.

Kitaba geçersek: Antik Çağ Grek tragedyalarının başlıca konuları:

-Tanrı ve tanrıçaların birbirleriyle kavgaları

-Troya Savaşı ve sonrası. Bu savaşın sebebi ve uzun sürmesi tanrı ve tanrıçaların taraf tutması ve birbirleriyle kavgalarıdır.

-Kentlerin birbirleriyle olan savaşları.

Dara en ünlü 3 tragedya yazarının 13 eserini incelemiştir. Tragedyalar bize tarihten kesitler sunmaktadır. Bu yüzden günümüzde bu eserler birçok ülkede sahnelenmekte ve konusunu buradan alan filmler çevrilmektedir. Bazı Grek hayranlarının inkarına rağmen Greklerde insan kurban edildiğini (Agememnon’un kızı ifijenya, Hektorun kız kardeşi Poliksera ve Herkül’ün kızı Makaria).

Tregedyalarda saltanat kavgaların eşin kocasını babanın çocuklarını, çocuklarım babalarını öldürdüklerini görüyoruz.

Grekler, Anadolu kökenli tanıları da kendi mitolojilerine alıp, Apolllon örneğinde olduğu gibi Zeus’un ailesine monte etmişlerdir. Tanrı ve tanrıçaların ilişkisinden farklı güçlere sahip çok sayıda yarı tanrı doğmuştur. Ama hepsi ölümlüdür.

Grekler, İnsanları da tanrılaştırmışlardır. Afyonlu, büyük bağlara sahip, kaliteli şarap yapan ve bağbozumunda büyük şenlikler düzenleyen Dionyzos, zamanla ‘’Şarap Tanrısı’’ olarak yerini alır. Bağ bozumunda üzümleri ayaklarıyla ezen kızlar da Bakkhalar olarak mitolojiye geçerler.

Tanrıların kendi aralarındaki kavgalarının en büyüğü Zeus ve Prometheus arasında geçer. İnsanoğluna ekip biçmesini, hayvancılığı, ev, gemi ve alet yapmasını öğreten Prometheus ateşi de insanlara götürmüştür. Zeus

İnsanoğlunu yok etmek ister ama Prometheus karşı çıkınca Kafkasya’daki Elbruz Dağı’na zincirlenir. Her gün bir kartal ciğerini yer. Bazı metinlerde İskit Ülkesi diye geçer. Bu da doğrudur. Zira İskitler Tuna boyundan Kafkasya’ya kadar uzanan bölgede yaşıyorlardı. Kafkasya’dan Anadolu’ya inip, 25 yıl hüküm sürmüşlerdi.

Dede Korkut hikâyelerinde okuduğumuz Tepegöz öyküsü Antik Çağ’da karşımıza çıkıyor. Benim görüşüm bu benzerlik Greklerden çok öncesine tarihlenen NART efsanelerinden kaynaklanır. Nart efsanelerinde yamyam devlerle Nartlar savaşırlar. Nartlar devleri yenerler. Daha sonra buraya gelen Türk boylarına da geçmiş olmalı.

Dikkatimi çeken Odisseus ve arkadaşlarını yakalayıp hapseden ve pişirip yiyen devin deyim yerindeyse onu sallamaması, meydan okumasıdır.

“Bilge insanların tanrısı zenginliktir küçük adam

ötesi gevezelik ve süslü laflardan başka bir şey değil.                                                        …

Zeus’un şimşekleri beni korkutmuyor yabancı

Ve o hangi konuda benzen üstün bir tanrıdır bilemem.

Olsa bile umurumda değil ve sana bunun nedenini

Söyleyeyim: O yukarıdan yağmur yağdırırken

Ben mağaramın içindeki kuru barınağımda sırtüstü

Yatarak ateşte kızarmış dana ya da av etiyle

Kendime ziyafet çekerim.”

*

Ramis Dara üç büyük traeadya şairi olan Aiskhylos, Sophokles ve Euripides’in günümüze ulaşan 33 eserinden dilimize çevrilen 31’ini incelemiş.

Euripides’in İphigenia Aulis tragedyasında Troya Frigya toprağı olarak adlandırılır. Friglerin Bursa’nın kuzeyine yerleştiklerini biliyoruz.

Koro: “Phrygia toprağına mutlulukla git

Atreus’un oğlu ve mutlulukla geri dön

Troya’dan değerli ganimetler getirerek.”

Euripides’in konusu Tebai’de geçen Bakkhalar adlı eserinde Anadolu’daki anaerkilliğin ve Ana tanrıça inancının izlerini görüyoruz.

Yazımı bu eserdeki Bakkhalar korosu;yla bitirmek istiyorum.

“Koşmak ne güzel dağlarda

Bakhos alaylarının ardından!

Sarılıp gezmek benekli ceylan postuna,

Serilip Yatmak toprağa!

Yakalayıp boğazlamak yaban tekelerini

Kanlarını içmek, çiğ çiğ yemek etlerini!

Euhio! diye bağırınca Bromios,

Atılmak Lidya’nın Frigya’nın dağlarına!

O zaman yeryüzünde derelerle süt akar,

Derelerle şarap akar, bal akar;

Yükselir sanki yerden, Lübnan buhurunun dumanları”

*

Ramis Dara’nın eserinin sonuna yazdığı beyit hepimize bir uyarı aslında:

‘’Bir zamanlar bizler de yaşadıydık dünyada

Belki bin yıl evveldi, belki bir yıl dün ya da’’

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.