Sağlık
ONKOD ‘İzin Ver, Yaşasın’ temalı iyilik hareketini başlattı

Organ bağışının geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla çalışmalarını sürdüren Organ Nakli Koordinatörleri Derneği (ONKOD), 3-9 Kasım tarihleri arasında kutlanan ‘Organ ve Doku Bağışı Haftası’ kapsamında, ‘İzin Ver, Yaşasın’ temalı iyilik hareketini başlattı. İstanbul’da gerçekleşen buluşmada, 2008-2023 arasında organ bağışına izin vermiş kişilerin ailelerinin yalnızca yüzde 26’sının organ nakline izin verdiği aktarılırken, pandemi gibi sarsıcı süreçlerin de etkisiyle ülkemizde kadaverik (kadavradan nakil) donör sayılarının 234’e kadar düştüğü açıklandı.
Türkiye’de 30 bini aşkın organ bağışı ile hayata tutunmayı bekleyen hasta için çalışmalarını sürdüren Organ Nakli Koordinatörleri Derneği (ONKOD), Türkiye’de her yıl 3-9 Kasım tarihleri arasında kutlanan ‘Organ ve Doku Bağışı Haftası’ kapsamında ‘İzin Ver, Yaşasın’ temalı iyilik hareketini başlattı.
Organ Nakli Koordinatörleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Bilal’in ev sahipliğinde gerçekleşen etkinlikte, ONKOD Başkan Yardımcısı Rahmi Baykan, Genel Sekreter Türkan Yılmaz Ulusoy, Yönetim Kurulu Üyeleri Aynur Gör ve Nezahat Bingöl’ün yanı sıra böbrek nakli ile hayata yeniden tutunan gazeteci Didem Seymen, akciğer nakli geçirmiş Aygün Mengelli, kadavradan böbrek nakli olmuş bir çocuk hasta ve organ bekleyen bir hasta daha yer aldı.
Türkiye’de organ bağışı bekleyen hastalar için toplumsal farkındalık ve ortak bilinci artırmak amacıyla düzenlenen buluşma kapsamında, son yıllarda ülkemizde organ bağışı bekleyen hastaların sayısının hızla artarken, bağışlanan organların ve kadavradan donörlerin sayısının yetersiz kaldığına dikkat çekildi.
“Kadavradan nakiller ve kadavradan donör konusunda dünyada son sıralardayız”
Organ bağışının nakil bekleyen binlerce hasta için ölüm kalım meselesi olduğuna dikkat çeken ONKOD Yönetim Kurulu Başkanı Nilgün Bilal, “Tedavisi yalnızca organ ve doku nakli ile mümkün olan hastalıklar, bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık sorunlarından biri. Türkiye olarak, organ nakli alanında her ne kadar derin bir tecrübe ve bilgi birikimine sahip olsak da, kadavradan nakiller ve kadaverik bağışçı sayısı olarak maalesef yeterli bir noktada değiliz. Daha çok hastanın sağlığına ve yaşama şansına kavuşması için “İzin Ver, Yaşasın” isimli bu iyilik hareketimizin toplum tarafından benimseneceğini umut ediyoruz. Canlıdan canlıya nakillerde dünyada 1. sırada olmamıza rağmen, kadavradan (kadaverik donör) nakiller konusunda maalesef sıralamamamız istediğimiz noktada değil. Bu sonucun arkasında elbette aile onayı başta olmak üzere, kültürel ve sosyolojik birtakım sebepler var. Toplumun doğru sandığı fakat yanlış olan bazı inanışlar mevcut. Bunları topluma doğru aktarmamız büyük önem arz ediyor” ifadelerini kullandı.
Bilal, “Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’na bağlı ulusal organ bekleme listesine kayıtlı yaklaşık 30 bin organ nakli bekleyen hasta bulunuyor. Yaklaşık 23 bin civarında böbrek nakli, 1000 civarında kalp nakli, 100 civarında akciğer nakli ve 2 bin karaciğer nakli bekleyen hastamız bulunuyor” diye konuştu.
Akciğer nakli geçirmiş Aygün Mengelli ise “27 ay önce akciğer nakli oldum. Hastalığa yakalandığımda Türkiye’de henüz 1 akciğer nakli gerçekleşmişti. 3 ay hastanede yattıktan sonra akciğer nakil listesine yazıldım. Yaklaşık 1 yıl sonra da akciğer nakli oldum. 11 ay nakil olmayı bekledim” dedi.
ONKOD, organ nakilleri hakkında şu bilgileri paylaştı:
Kadavradan organ nakli (kadaverik donör) 2022’de 234’e kadar düştü
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, son 15 yıllık süreçte (2008-2023) kesinleşmiş beyin ölümü tanısı almış kişilerin ailelerinin yalnızca yaklaşık yüzde 26’sı organ nakline izin verdi. Verilere göre; pandemi etkisiyle ülkemizde kadaverik (kadavradan organ nakli) donör sayıları azalmaya devam ettiği görülüyor.
Kişi organlarını bağışlasa dahi aile onayı olmadan bağış gerçekleşmiyor
2023 yılında Türkiye’de organ bağışına izin veren ve beyin ölümü gerçekleşen kişi sayısı 1389 olarak açıklanırken; bu beyin ölümleri akabinde organ bağışına izin veren aile sayısı 223’te kaldı. Organlarını bağışlama kararı verip, ailesi tarafından bu kararı onaylanmayanların sayısı ise 912 olarak kaydedildi. Yani bu yıl, kesinleşmiş beyin ölümü tanısı almış kişiler için ailelerin sadece yüzde 16’sı organ nakline izin verdi. Ülkemizde kişiler, organ bağışına izin verse dahi aile onayının alınması gerekiyor.
Veriler incelendiğinde, 2008 – 2023 yılları arasında açıklanan toplam beyin ölümü sayısı 23 bin 57 olurken, aynı yıllar arasında organ bağışına izin veren toplam aile sayısı 5 bin 887’de kaldı. İzinli organ sayısı ise 25 bin 282 olarak kaydedildi. Tüm bu veriler, kadavradan nakiller için aile rıza oranının yıllar içerisinde dramatik şekilde düştüğünü de gözler önüne seriyor.
Organ bağışına karar veren kişiler için süreç nasıl işliyor?
Organ bağışı, bireyin hayatta iken kendi özgür iradesiyle, organlarının bir kısmını veya tamamını beyin ölümünden sonra başka hastaların tedavisinde kullanılmak üzere vasiyet etmesi olarak tanımlanıyor. 18 yaş üstündeki, akli dengesi yerinde olan herkes organ veya doku bağışında bulunabiliyor. Ancak, kişinin organ bağışlama isteği kabul edilmiş olsa bile her ölümden sonra organ nakli mümkün olmuyor. Örneğin, evde, sokakta veya hastanelerin herhangi bir servisinde ölmüş kişilerin organları, organ bağışında kullanılamıyor. Yalnızca yoğun bakım ünitelerinde solunum cihazına bağlı iken yani beyin ölümü gerçekleşen kişilerin organları nakledilebiliyor.
En az iki tanıkla birlikte büyük hastanelere başvuruda bulunmak yeterli
Yasalara göre, organ bağışına izin veren kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda, tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imtiyazlı veya en az iki tanık huzurunda sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunlu tutuluyor. Ülkemizde organlarını bağışlamak isteyen kişiler, tüm kamu ve özel sağlık kuruluşları, organ nakli merkezleri, il/ilçe sağlık müdürlüklerine başvurabiliyorlar.

Sağlık
Diş ve diş eti problemleri, şeker hastalığını tetikleyebilir

Diş ve diş eti hastalıklarının tüm yaş gruplarının yaşam kalitesinde önemli kayıplara yol açtığına dikkat çeken Uzm. Dt. Elif Banu Özkan, “Diş ve diş eti hastalıkları; şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları, büyüme-gelişme geriliği, erken doğum gibi birçok sağlık sorununun gelişmesinde rol oynar” dedi.
Türkiye’de bilimsel diş hekimliği eğitiminin 22 Kasım 1908 tarihinde başlaması sebebiyle 1996 yılından itibaren her yıl 22 Kasım gününün “Türk Diş Hekimleri Günü” ve bugünü içine alan haftanın da “Toplum Ağız ve Diş Sağlığı Haftası” olarak kutlandığını dile getiren VM Medical Park Bursa Hastanesi Ağız ve Diş Sağlığı Bölümü’nden Uzm. Dt. Elif Banu Özkan, bilgilendirmelerde bulundu.
“Şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları gibi sorunları tetikleyebilir”
Tüm yaş gruplarının hayat kalitesinde önemli kayıplara yol açan diş ve diş eti hastalıklarının; şeker hastalığı, kalp-damar hastalıkları, büyüme-gelişme geriliği, erken doğum gibi birçok sağlık sorununun gelişmesinde rol oynadığını gösteren kanıtların sayısı her geçen gün arttığını dile getiren Uzm. Dt. Özkan, “Oysa toplumun en sık görülen sağlık problemi olmaya devam eden diş ve diş eti hastalıkları; önlenebilir, kontrol edilebilir ve tedavi edilebilir hastalıklar grubunda yer almaktadır. Ağız diş sağlığı problemlerinin açığa çıkmadan önce koruyucu önlemlerle engellenmeleri, hastalıklar açığa çıktığında ise hızlıca tedavi edilmelidir. En basit ve en etkili koruyucu yöntemlerin başında ağız hijyenini sağlamaktır. Ağız hijyeni; diş fırçalama, dil fırçalama ve ara yüz fırçası veya diş ipleriyle diş arası temizliğinin yapılmasıdır. Dişlerimizi günde 2 defa, en az 2 dakika süreyle fırçalamalıyız. Bu fırçalama her dişin yüzeyine 5-6 darbe gelecek şekilde yapılmalıdır. Ağız ve diş sağlığı için ağız hijyenini sağlamak kadar, tüketilen gıdaların doğru seçilmesi de önemlidir. Özellikle karbonhidrat ve şeker içeren gıdalardan, asitli içeceklerden uzak durmak gereklidir. Bu tarz gıdalar bakteri oluşumunu artırarak diş yüzeyinde gıda tutulumu yapar. Süt ve peynir ürünlerinin düzenli tüketilmesi, tükürük içinde bakteri oluşumunu azaltarak dişlerin çürümesi riskini azaltır. Bu ürünlerin vücudumuz için gerekli olan kalsiyum ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, diş çürüklerini önleyici etkisi de vardır. Özellikle yeni başlayan diş çürüklerinin remineralizasyonunu sağlarlar. Tükürük akışını uyararak dişlerin arasındaki gıda artıklarının uzaklaştırılmasını kolaylaştırır” dedi.
“Planlı gebeliklerde ağız sağlığı kontrolü yapılmalı”
Ağız ve diş sağlığının vücut sağlığının önemli bir parçasını oluşturduğunu, dolayısıyla her dönemde önemli olduğunun altını çizen Uzm. Dt. Özkan, “Özellikle planlı gebeliklerde ağız sağlığının kontrolü mutlaka yapılmalı ve gebelik süresince oluşabilecek, müdahale gerektirebilecek can sıkıcı durumların önüne geçilmelidir. Gebelik öncesi ağız ve diş problemlerinin tedavi edilmemesi, erken doğum veya düşük doğum ağırlıklı bebek sahibi olma riskini artırır. Gebeliğin ilk aylarında kusmalar sonucu oluşacak asit atakları, anne adayının ağzında var olan çürükleri tetikleyebilir ve yenilerinin oluşumuna sebebiyet verebilir” ifadelerini kullandı.
Güncel
Gemlik Belediyesi’nden diyabet farkındalığı

Gemlik Belediyesi, Dünya Diyabet Günü’nde Gemliklilerin kan şekerini ölçtü.
Gemlik Belediyesi Sağlık İşleri Müdürlüğü ekipleri, Dünya Diyabet Günü’nde farkındalık oluşturmak amacıyla çarşı meydanında ücretsiz şeker ölçümü gerçekleştirdi. Yaklaşık 500 kişiye şeker ölçümü yapılırken binlerce bilgilendirici broşür Gemliklilere dağıtıldı.
Gemlik Belediye Başkanı Mehmet Uğur Sertaslan’ın göreve gelir gelmez ilk icraatlarından birinin de sağlık ekibi kurmak olduğunu ifade eden Gemlik Belediyesi Sağlık İşleri Müdürü Dr. Veteriner Hekim Hakan Uğur, bu ekip sayesinde vatandaşa çok sayıda sağlık hizmetini verebildiklerini ifade belirtti.
Şeker hastalığının her yaş grubunda görülebildiğini belirten Gemlik Belediyesi Sağlık İşleri Müdürü Dr. Veteriner Hekim Hakan Uğur, “Kentlerdeki sağlıksız yaşam, fiziksel aktivitenin azalması gibi nedenler diyabeti tetiklemektedir” dedi. Diyabetin böbrek, kalp, sinir hastalıkları ile görme kaybına neden olduğunu belirten Uğur, “Kan şekerini hızla yükseltmeyen baklagil ve tahılları tüketmeli, sadece karbonhidrat değil, protein içeren süt, yoğurt, yağsız et ürünleri, tavuk ve balık gibi besinler tüketmeliyiz. Doğru beslenerek ve hareket ederek diyabetten korunabiliriz” şeklinde konuştu.
Sağlık
Boğaz ağrısına iyi geliyor, faydası 1 tatlı kaşığında saklı

Uzman Diyetisyen Veysel Ciğerli, kış mevsiminde görülme sıklığı artan boğaz ağrısına dair doğal çözümleri açıkladı.
Kış mevsiminde artış gösteren boğaz ağrısı hakkında konuşan Medicana Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Veysel Ciğerli, ağrıya karşı vücudu koruyan doğal çözümleri açıkladı. Boğaz ağrısının doğal yollar ile de tedavi edilebildiğini aktaran uzman isim boğaz ağrısına ve tahrişine iyi gelen yöntemleri sıraladı.
Enfeksiyonların yol açtığı boğaz ağrısına zaman zaman ateş, öksürük, burun akıntısı, hapşırma, bulantı ve baş ağrısının da eşlik ettiğini dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Veysel Ciğerli, “Boğaz ağrısına, virüslerin varlığı, bakteriyel enfeksiyonlar ve diğer dış etkenler sebep olabilir. Viral enfeksiyonların sebep olduğu boğaz ağrısı, tıbbi tedavi uygulanmakla beraber, bazen de kendiliğinden düzelen bir durumdur. Bakteriyel enfeksiyonlardan kaynaklanan boğaz ağrısı ise antibiyotik ilaçlar veya besinler yardımıyla tedavi edilmektedir. Bunun haricinde yeteri kadar dinlenmek, uyumak, yüksek sesle konuşmamak da boğaz ağrısıyla başa çıkmanın yollarındandır” diye belirtti.
Boğaz ağrısına ne iyi gelir
Boğaz ağrısını hafifleten ve ağrıya iyi gelen besinler hakkında bilgi veren Ciğerli, “Sık sık su tüketimi boğazın kurumasını ve tahriş olmasını önlemektedir. Zencefili 1 tatlı kaşığı bal ile karıştırıp sabahları tüketebilir. Asetik asit içeriğinden dolayı sirke boğazdaki bakterileri etkisiz hale getirmeye yardımcı olur. 1 çay bardağı ılık suya atılmış 2 çorba kaşığı sirke ile gargara yapmak yeterli olacaktır” diye açıkladı.
İyotsuz tuz ile yapılan gargaranın bakteriler ile savaşmada etkili olduğunun altını çizen Ciğerli, “1 fincan ılık suya 1 çay kaşığı iyotsuz tuz atılarak hazırlanabilir” dedi.
İltihaplanmayı önlüyor
Antienflamatuvar özelliğiyle ıhlamurun iltihaplanmayı önlediğini sözlerine ekleyen Ciğerli, ”Ihlamur iltihaplanmayı önler ve doğal antienflamatuvar özellik gösterir. Ihlamur çayı tüketimi de boğaz enfeksiyonlarıyla başa çıkmada etkili olacaktır. Soğan ve sarımsak da en güçlü doğal antibiyotik kaynaklarındandır. Bu besinlerin tüketimi hem viral hem de bakteriyel enfeksiyonlarla başa çıkmada son derece önemlidir” ifadelerine yer verdi.
- Genel3 gün ago
Çeşme suyunda problem yoksa buyurun siz için
- Güncel2 gün ago
Ak Parti Gemlik Belediye Meclis üyesi aday adayı GCA gümrük müşavirliği ve lojistik yönetim kurulu başkanı Sakin Avcı
- Genel8 saat ago
Uludağ Elektrik,Öğrencilerin geleceğini aydınlatıyor
- Dünya1 hafta ago
New York’ta Filistin için protesto!
- Ekonomi6 gün ago
KİGDER seminerleri tam gaz sürüyor
- Genel3 hafta ago
Bursa semalarındaki esrarengiz helikopter!
- Dünya2 gün ago
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNin KUDÜS PROGRAMI ASIM KOCABIYIK KÜLTÜR MERKEZİNDE
- Yaşam6 gün ago
Demircili kadınlar Manisa’yı gezdi